Taner Akçam: Türkiye’de davaya ilişkin son derece yanlış bir algı yaratılmıştır. Bu algıya göre, İsviçre’de “soykırımı inkâr etmek” suçtur. Ve bir kişi, “ben şu veya bu olayın soykırım olduğuna inanmıyorum”, derse ceza alır.
Taner Akçam, Taraf gazetesinde yer alan köşesinde, Doğu Perinçek’in Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde görülmekte olan davası ve Türkiye’deki algısını yazdı.
Akçam’ın köşe yazısı şöyle; Report Agos
Perinçek ve Türk Hükümeti’nin AİHM’deki Perinçek davasını Türkiye’de pazarlayış tarzları ile mahkemede izledikleri savunma stratejisi arasında büyük bir uçurum var. Bu uçurumdan hareketle, AİHM davasını bir komedi olarak yazmıştım. Oysa aynı dava, benim gibi Hrant’ın öldürülmesiyle sarsılmış insanlar için bir trajedi olarak yazılmalıdır. Perinçek, Ermenilere yönelik ırkçı kin ve nefret yaymak amacıyla kurulan ve bu doğrultuda faaliyetlerde bulunan Talat Paşa Komitesi’nin kurucusudur. Komite, Veli Küçük ve Kemal Kerinçsiz’lerle beraber, sadece ırkçı ve nefret söylemini yaymakla kalmadı, Hrant Dink cinayetine yol açan siyasi faaliyetler yürüttü. Başta Boğazlayan Kaymakamı Kemal olmak üzere, Ermeni soykırımının katillerine sahip çıktı. Bu komitenin üyelerinin büyük kısmı Ergenekon davasından yargılandı ve ceza aldı. Davada, Talat Paşa Komitesi’nin, insanlar arasında kin ve nefret yaymakta olduğu kayda geçti ve bu faaliyetler ile Hrant Dink cinayeti arasındaki bağa dikkat çekildi. Perinçek’in, AİHM önünde yargılanma nedeni, Talat Paşa Komitesi’nin, Ermenilere karşı kin ve nefreti örgütleyen faaliyetlerini Türkiye ile sınırlı tutmakla yetinmeyip, Avrupa’ya taşımış olmasıdır. Bir trajedi olarak Perinçek davası 2005’te Perinçek ile birlikte isviçre’ye gidenlerin çoğu, Talat Paşa Komitesi üyeleridir Ergenekon davasından ceza almışlardır. “Savunma mevzilerini Avrupa başkentlerinde kurduk”; Batı’nın “saldırılarını, Batı başkentlerinden taarruzla karşılama planını uygulamaya başladık. Avrupa’daki beş milyon yurttaşımızı seferber etmek için harekete geçtik. İlk taarruzumuz, çok başarılı oldu” ifadeleri Doğu Perinçek’e aittir. “Bu daha başlangıç yeni zaferler yolda” diyen de Perinçek. Ortada Ermeni düşmanlığını körükleyen, kin ve nefret saçan bir kampanya ve eylemler dizisi var. Söz konusu olan, Türkiye’de başlamış bir kampanyanın Avrupa’ya taşınmasıdır. Şimdi kalkıp AİHM önünde, sanki Zürih’te konferans veren bir profesör edasıyla, “1915’te cinayetler işlendi ama ben buna hukuken soykırım demiyorum”, diye savunma yapmak ikiyüzlülüktür. Yargılamanın, 1915’i soykırım olarak adlandırıp adlandırmamakla ilgili olduğunu ileri sürmek, insanları kandırmaya yönelik kötü bir demagojidir. AİHM’de görülmekte olan davada sözkonusu olan: A) 1915 soykırım mıdır, değil midir, tartışması değildir ve zaten Perinçek isviçre’de “1915 soykırım değildir”, dediği için ceza almamıştır; B)AİHM, “1915 soykırım değildir”, diye bir karar da almış değildir. AİHM gerekçeli kararında, davanın 1915’in nasıl adlandırılacağı ile alakalı olmadığını (bakınız gerekçeli karar 111. paragraf) ve bu konuda karar vermenin kendi işi olmadığını özel olarak belirtmiştir. Zaten başta Perinçek’in avukatı olmak üzere davaya taraf olan tüm kesimler, Mahkeme’den 1915 hakkında bir karar almasını beklemediklerini, bunun Mahkeme’ye bir saygısızlık olacağını belirtmişlerdir. Peki, “1915 soykırım mı değil mi” tartışması mahkemenin konusu değilse, ve Perinçek de bundan dolayı ceza almamışsa, AİHM’de görülen Perinçek davasının konusu nedir?
Dava iki merkezî soru etrafındadır: A) Perinçek, isviçre konuşmasında Ermenilere yönelik kin ve nefret suçu işlemiş midir? B) Perinçek’in söyledikleri kin ve nefret suçu kapsamında telakki edilse bile, İsviçre’de Perinçek gibi birisine ceza vermeyi gerektirecek zorlayıcı sosyal neden var mıdır? Türkiye’de davaya ilişkin son derece yanlış bir algı yaratılmıştır. Bu algıya göre, İsviçre’de “soykırımı inkâr etmek” suçtur. Ve bir kişi, “ben şu veya bu olayın soykırım olduğuna inanmıyorum”, derse ceza alır. Bu nedenle Perinçek’i sevmeyenler bile, onun “1915 soykırım değildir” dediği için cezalandırıldığını zannediyorlar ve fikir özgürlüğüne inandıkları için Perinçek’in böyle bir söz sarf etme hakkı olduğunu savunuyorlar. Bu yanlış algının iki temel nedeni var; birincisi Avrupa’daki ilgili yasaların bilinmiyor olması; ikincisi Perinçek ve Türk Hükümeti’nin, mesele buymuş gibi propaganda yapmalarıdır. Dava doğrudan Avrupa’daki Irkçılık ve Nefret suçları yasaları ile ilgilidir. Perinçek, “1915 soykırım değildir”, dediği için değil, bunu ırkçı ve nefret suçu yaymak amacıyla söylediği için ceza aldı. Bu yasalara yakından bakmakta fayda var.