Gagrule.net

Gagrule.net News, Views, Interviews worldwide

  • Home
  • About
  • Contact
  • GagruleLive
  • Armenia profile
  • ar Arabichy Armenianzh-CN Chinese (Simplified)nl Dutchen Englishfr Frenchde Germanel Greekit Italianpt Portugueseru Russianes Spanishtr Turkish
    en en

‘Kürt hareketi 1915 konusunda resmî tarihin şablonculuğundan sıyrılamadı’

January 31, 2015 By administrator

‘Kurdish movement could not be stripped from the official date for şablonculug 1915

BY Emre Can Dağlıoğlu,

DSC_2528Ermeni Soykırımı konu edildiğinde, önemli bir tartışma konusu da, Kürtlerin soykırımdaki rolü. Adnan Çelik ile Namık Kemal Dinç’in Diyarbakır ve çevresindeki Kürtlerin 1915 Ermeni Soykırımı’na dair hafızalarına yönelik sözlü tarih çalışmasının ürünü olan ve İsmail Beşikçi Vakfı Yayınları tarafından basılan ‘Yüz Yıllık Ah! Toplumsal Hafızanın İzinde 1915 Diyarbekir’ kitabı, bu konuda önemli bir kaynak olacak. Hâlihazırda Ermeni Soykırımı’na dair Kürt siyasetçileriyle röportajlarından oluşan ‘Yüz Yüze’ belgeseli üzerine çalışan tarihçi Namık Kemal Dinç’le, yeni çıkan kitapları ve Tarih Vakfı’nda yaptığı ‘Toplumsal Hafızanın İzinde 1915 Diyarbekir ve Kürtler’ sunumu üzerine konuştuk. report Agos

Diyarbakır çevresindeki Kürtlerin 1915’e dair hafızalarına yönelik sözlü tarih çalışması yaptınız. Kürtler nasıl hatırlıyorlar 1915’i?

Öncelikle böyle bir olayı tarihsel bağlamı içerisinde ele almadan sadece sınırlı bir coğrafya ve bir toplumsal grup üzerinden değerlendirmenin sıkıntılarına dikkat çekmek isterim. Nihayetinde 1915 Soykırımı, çok daha büyük bir coğrafyada ve merkezi bir irade üzerinden hayata geçirildi. Kürtlerin anlatılarında da bazen açıktan bazen örtülü bir şekilde bu merkezi iradeye işaret ediliyor. Mesela, 1915’i tanımlarken Kürtlerde en yaygın tanım, ‘ferman’ veya ‘ferman-ı filehan’dır. Ferman, padişahın emri ve devletin iradesi anlamına geliyor. Kürdistan’ın her yerinde kullanılıyor. İkincisi, bu fermanın askerlerin öncülüğünde tellallarla duyurulduğu, kaymakamlara hızlıca iletildiği ve çok yaygınca dağıldığını görüyoruz. Devletin “Herkes bu olaya iştirak edecek” baskısı yaptığını görüyoruz. Aslında bu şekilde katliamlara dair devlet kararına vurgu yapılıyor. Yani Kürtlerden “kendi Ermenilerini” öldürmelerini istediğini, öldürmezlerse Ermenilerin başına gelen akıbetin onları beklediği tehdidini yaptıkları anlatılıyor. Bu çerçevede, öldürmeleri meşrulaştırmak için İslamiyet’in sıklıkla kullanıldığı ve Ermeni öldürenin cennete gideceğine dair yaygın bir anlatı da var. Yani bir yandan zor ve tehdit kullanılırken, diğer yandan rızanın imal edilmesi için din devreye sokuluyor.

Kürtler 1915’te kendi rollerini nasıl açıklıyorlar?

Soykırımın yaşanmasında ana aktör ve fail olarak hep devletin rolüne vurgu yapıldı. 1915’i tanımlarken de, olayların gelişimindeki hikâyeleri anlatırken de, bu vurguyu görüyoruz. Devletin bu rolünü görmeden, direkt Kürtlerin rolünü konuşmaya başlarsak, bir şeyleri es geçmiş oluruz diye düşünüyorum.

Siz nasıl görüyorsunuz bu durumu?

Genel anlamda, bu olayın devletin kararıyla ve tek tip bir toplum ve mekân yaratmak için yapıldığını biliyoruz. Kürtlerin yaşadığı topraklarda, 19. yüzyılda devlet merkezileşme politikalarıyla ciddi bir hâkimiyet kuruyor. 1848’de beylik sistemi tasfiye ediliyor, sonrasında Hamidiye Alayları kuruluyor. Diğer alanlarda da, devlet tüm kurumlarıyla o bölgede yeniden tesis ediliyor. Merkezileşmeye karşı isyanlar çıksa da, 1915’e gelirken, devletin bu bölgede tam anlamıyla hâkim olduğunu görmek gerekiyor. Dolayısıyla devlet, bu bölgede hâkimiyet kuramamış, aşiretler başına buyruk hareket ediyor algısı tarihsel olarak yanlış. Bütün bölgelerde, insanların yanındaki Ermeni’yi bir anda öldürmeye başlaması için başka bir irade gerekli zaten.

namik kemla dinc kapakErmeni Soykırımı konu edildiğinde, önemli bir tartışma konusu da, Kürtlerin soykırımdaki rolü. Adnan Çelik ile Namık Kemal Dinç’in Diyarbakır ve çevresindeki Kürtlerin 1915 Ermeni Soykırımı’na dair hafızalarına yönelik sözlü tarih çalışmasının ürünü olan ve İsmail Beşikçi Vakfı Yayınları tarafından basılan ‘Yüz Yıllık Ah! Toplumsal Hafızanın İzinde 1915 Diyarbekir’ kitabı, bu konuda önemli bir kaynak olacak. Hâlihazırda Ermeni Soykırımı’na dair Kürt siyasetçileriyle röportajlarından oluşan ‘Yüz Yüze’ belgeseli üzerine çalışan tarihçi Namık Kemal Dinç’le, yeni çıkan kitapları ve Tarih Vakfı’nda yaptığı ‘Toplumsal Hafızanın İzinde 1915 Diyarbekir ve Kürtler’ sunumu üzerine konuştuk.

Diyarbakır çevresindeki Kürtlerin 1915’e dair hafızalarına yönelik sözlü tarih çalışması yaptınız. Kürtler nasıl hatırlıyorlar 1915’i?

Öncelikle böyle bir olayı tarihsel bağlamı içerisinde ele almadan sadece sınırlı bir coğrafya ve bir toplumsal grup üzerinden değerlendirmenin sıkıntılarına dikkat çekmek isterim. Nihayetinde 1915 Soykırımı, çok daha büyük bir coğrafyada ve merkezi bir irade üzerinden hayata geçirildi. Kürtlerin anlatılarında da bazen açıktan bazen örtülü bir şekilde bu merkezi iradeye işaret ediliyor. Mesela, 1915’i tanımlarken Kürtlerde en yaygın tanım, ‘ferman’ veya ‘ferman-ı filehan’dır. Ferman, padişahın emri ve devletin iradesi anlamına geliyor. Kürdistan’ın her yerinde kullanılıyor. İkincisi, bu fermanın askerlerin öncülüğünde tellallarla duyurulduğu, kaymakamlara hızlıca iletildiği ve çok yaygınca dağıldığını görüyoruz. Devletin “Herkes bu olaya iştirak edecek” baskısı yaptığını görüyoruz. Aslında bu şekilde katliamlara dair devlet kararına vurgu yapılıyor. Yani Kürtlerden “kendi Ermenilerini” öldürmelerini istediğini, öldürmezlerse Ermenilerin başına gelen akıbetin onları beklediği tehdidini yaptıkları anlatılıyor. Bu çerçevede, öldürmeleri meşrulaştırmak için İslamiyet’in sıklıkla kullanıldığı ve Ermeni öldürenin cennete gideceğine dair yaygın bir anlatı da var. Yani bir yandan zor ve tehdit kullanılırken, diğer yandan rızanın imal edilmesi için din devreye sokuluyor.

Kürtler 1915’te kendi rollerini nasıl açıklıyorlar?

Soykırımın yaşanmasında ana aktör ve fail olarak hep devletin rolüne vurgu yapıldı. 1915’i tanımlarken de, olayların gelişimindeki hikâyeleri anlatırken de, bu vurguyu görüyoruz. Devletin bu rolünü görmeden, direkt Kürtlerin rolünü konuşmaya başlarsak, bir şeyleri es geçmiş oluruz diye düşünüyorum.

Siz nasıl görüyorsunuz bu durumu?

Genel anlamda, bu olayın devletin kararıyla ve tek tip bir toplum ve mekân yaratmak için yapıldığını biliyoruz. Kürtlerin yaşadığı topraklarda, 19. yüzyılda devlet merkezileşme politikalarıyla ciddi bir hâkimiyet kuruyor. 1848’de beylik sistemi tasfiye ediliyor, sonrasında Hamidiye Alayları kuruluyor. Diğer alanlarda da, devlet tüm kurumlarıyla o bölgede yeniden tesis ediliyor. Merkezileşmeye karşı isyanlar çıksa da, 1915’e gelirken, devletin bu bölgede tam anlamıyla hâkim olduğunu görmek gerekiyor. Dolayısıyla devlet, bu bölgede hâkimiyet kuramamış, aşiretler başına buyruk hareket ediyor algısı tarihsel olarak yanlış. Bütün bölgelerde, insanların yanındaki Ermeni’yi bir anda öldürmeye başlaması için başka bir irade gerekli zaten.

Dolayısıyla ‘Kürtlerin rolü’ kavramı yanlış mı? 

Evet, bu konuya dair bazı yanlışlar var. Etnisite olarak Kürtlükten bahsedebiliriz elbette ama kimlik olarak insanlar kendilerini Kürtlük üzerinden değil, daha çok din üzerinden ifade ediyorlar.

Bölgedeki diğer grupların katılımı da Müslümanlık üzerinde mi tanımlanıyor?

Karşımızda çok heterojen bir bölge var. Diyarbakır’daki yönetici tabaka da bu anlamda büyük çeşitlilik arz ediyor. Örneğin Diyarbakır’ın köklü ailelerinden İskenderpaşazadeler Çerkes’dir, Türkmen kökenli birçok yönetici aile var. Dolayısıyla katliamlara mobilizasyonun İslam üzerinden yapıldığını ve kitlenin katliamlara katılımının Müslümanlıkla sağlandığını söylememiz gerekir. Tüm bunlara rağmen, etnik olarak Kürtler, bu katliamlara ciddi anlamda müdahil oldular.

Dönemin okuması için yerel aktörlere mi bakmak gerekir?

Grup bilincinin o dönemde gelişmemiş olmasından ötürü, Kürtlerin dahlini yerel aktörler üzerinden okumak gerekir. Dönemin önde gelen ailelerinin çoğunun devlet politikasına eklemlenerek, katliamlara ortak olduğunu söyleyebiliriz. Bu aktörler de kendi içerisinde katılımda ve katılıma sevk eden sebeplerde farklılıklar arz ediyor. Bir yanda, kendi köyündeki Ermenileri öldürürken, kaçırabildiği kadar Ermeni’yi saklayan ve koruyan ağalar var, diğer yandan, Ermenilerin mülküne konmak için onları öldürenler de. Dolayısıyla fail durumunu da birbirinden ayırt etmek gerekir. Anlatılarda, fail olarak en çok öne çıkanlar, ağalar, beyler ve şeyhler oluyor. Elbette ki, bütün ağalar, beyler ve şeyhler değil. Özellikle Ermenileri kurtaran şeyhler çok anlatılıyor. Mardin’de Şeyh Fethullah, Diyarbakır’da Şeyh Said ve daha başka kişilerin karşı fetvalar yayınladığı söyleniyor. Diyarbakır şehir eşrafınınsa bu katliamlarda bizzat organizatör rolünü oynadığı söyleniyor. Pirinççizadeler, Yasinzade Şevki Ekinci ve Şeref Uluğ gibi… Anlatılarda ön plana daha çok Diyarbekir’in yönetici elitleri çıksa da, sıradan insanların da katliamlara dâhil olduğuna, bazen dini fanatizm bazen de mal-mülk edinmek kaygısıyla öldürmelere iştirak ettiğine dair yaygın anlatılar var.

Türkiye’de 1915’i en çok Kürtler hatırlıyor diyebilir miyiz?

Her şeye rağmen, Diyarbakır’ın yüzde 30’unu oluşturan bir kimliğin tamamıyla yok edilmesinden bahsediyoruz. Ayrıca diğer bölgelerden Diyarbekir üzerinden taşınan tehcir kafileleri de var. Dolayısıyla çok büyük bir katliamdan bahsediyoruz. Öldürülen insanlarla yıllarca bir arada yaşamış insanlarda, bu yok ediliş, çok büyük bir yaraya yol açıyor. Aradan dört nesil geçmesine rağmen, olaylar çok canlı bir şekilde hatırlanıyor ve anlatılıyor. Fatma Müge Göçek, Agos’la yaptığı röportajda Türkler ve Ermenilerin 1915’i nasıl hatırladığını anlatırken diyor ki, “Türklerde bu olaya dair bir hafıza yokken, Ermeniler bunu daha dün olmuş gibi anlatıyorlar.” Saha çalışmalarımıza dayanarak söylüyorum ben de, Ermeniler 1915’i nasıl dün olmuş gibi hatırlıyorsa, Kürtler de aynı şekilde hatırlıyorlar. Dinlediğimiz birçok hikâyede Kürtler 1915’i sanki dün yaşanmış gibi ayrıntılarıyla anlattılar. Biri, öldürüldüğü için unutamıyor, diğeri bu öldürmelere dâhil olduğu veya tanıklık ettiği için. Görüştüğümüz birçok insan, atalarının “Bunları unutmayacağım” diye sürekli anlattığını söylüyor. Bir şekilde travma yaşıyorlar.

Bu hafıza neden bu kadar canlı?

Kürtlerde bu hafızanın kesintiye uğramadan yüz yıldır devam etmesinin birçok farklı sebebi var. Bence bu süreklilikte üç temel hususun altını çizmek gerekir. Birincisi, hafızanın mekânla kurduğu ilişki. Olayların mekâna işlemiş olması, hafızanın devam etmesinde rol oynuyor. Mekânın birçok yerinde Ermenilerin yoğun olarak yaşaması, bunun sebeplerinden biri. Köy, yayla ve hatta ev isimleri, Ermenilerle anılıyordu zaten. Yerleşim isimlerinin iadesini istiyoruz dedikleri yerlerin birçoğunun adı, Ermenice aslında. Aynı zamanda, Ermenilerin kafileler halinde belirli yerlerde öldürülmeleri, oraların öldürme mekanı olarak hafızaya işlenmesine yol açmış. Kitap kapağında Çüngüş’teki düdenin fotoğrafı var. O düdenin hikâyesini o bölgedeki herkes biliyor. Biz, görüşme yapmak için minibüsle oraya giderken, şoför, “1915’te Ermenileri öldürüp buraya attılar” diyebiliyor. Kayseri’deki Kürt yerleşimi olan Sarız üzerine yaptığımız görüşmede, Sarız’da Ermenilerin öldürülüp Cancan diye bir kuyuya atıldığı söylendi. Tıpkı düden, Çermik’teki Lana Gavuran veya Lice’deki Kuna Romî  gibi bir öldürme mekânı orası da… Oralarda ne yapıldığı hatırlanıyor. İkincisi ise hikâyelerdeki yoğun şiddet. Bu şiddet anlatıları özellikle kadınlar ve çocukların öldürülmesine odaklanıyor. Öyle büyük bir şiddet yaşanmış ki, insanlar gördüklerini unutamamışlar. Örneğin, yeni doğmuş bir bebeğin öldürülmesi üzerine en az beş farklı şiddet hikâyesi dinledik ve bu hikâyeler, burada anlatamayacağım kadar yoğun şiddet içeriyor. Aynı zamanda, inanç itibarıyla, kendisini savunamayacak durumda olanların öldürülmesi de acıma ve utancı artırıyor. Üçüncü sebep de Ermenilerle uzun ortak geçmiş. Aynı coğrafya ve kültürü birlikte yaratmış iki halktan bahsediyoruz. Bu sebeple, “Ermeniler gittikten sonra buralar çoraklaştı” anlatısı çok yaygın. Ahmet Türk, Derik’i anlatırken bu cümleyi kullandı veya Çüngüş’ün terk edilmişliği buna bağlanıyor. Böyle bir ortak tarihin kesintiye uğramasının hafızada gerçekten yeri var. Ayrıca ekonomik olarak büyük darbe yenmiş. Yüz yıldır belini iktisadi anlamda doğrultamamış olmak da bunda pay sahibi. Son olarak şunu da ekleyeyim, bugün Kürtler, 1915’i utanç ve vicdan azabıyla hatırlarken, bunu kendi mücadeleleriyle ilişkilendiriyorlar. Bireysel hafızanın kolektif hafızaya dönüşmesi, son 30 yıldaki Kürt mücadelesiyle, Kürtlerin mağduriyetlerini Ermenilerin yüz yıl önce yaşadıklarına benzetmesiyle ortaya çıktı. 1960’lara kadar Ermenileri nasıl öldürdüğünü övgüyle anlatan insanların olduğunu dinledik, ancak bugün böyle bir örnek yok. Bu dönüşüm, bahsettiğim siyasi konjonktürün bir parçası.

Bu hafıza, Kürt siyasi hareketinin bu konuyla yüzleşmesine nasıl yansıyor?

Kürtlerin yıllardır bildiği bu acı, 90’larda itibaren dışa vurulmaya başladı. Siyasi hareketin bunun daha gerisinde olduğu muhakkak. Kürt hareketi, genel olarak enternasyonalizmi ön plana çıkarsa da, bu meseleye özel bir tavır geliştirmemişti. Kendi ajandasında diğer sorunların gerisinde bıraktı diyebiliriz. Bugün ise Türkiye’de bu mesele daha fazla gündeme geldikçe, yani oluşan toplumsal hafıza dile gelmeye başladıkça ve bu konudaki birikim arttıkça, siyasi hareket de bundan açıkça etkileniyor. Toplumsal hafızanın siyaseti iteklediğini söyleyebilirim. Burada siyasi hareketlerle toplumsal hafızanın ilişkisine genel olarak bakılmalı. Türkiye’de siyaset, çoğunlukla toplumu yönlendiren ve topluma baskı yapan güç olarak yer alıyor. Kürt siyaseti açısından ise bunun tersinden de işlediği söylenebilir. Kürt siyasi hareketinin toplum üzerindeki baskı gücü kadar, Kürt toplumunun da siyasi harekete baskı gücü var. Son dönemde, PKK’nin üst düzey yöneticilerinden Mustafa Karasu’nun ‘Ermeni lobisi’ üzerine yaptığı açıklamalarda da ortaya çıkıyor bu. Toplumsal hafızanın etkisiyle Sivas’ta Ermenilerle kurduğu ilişkiyi hatırlayarak açıklama yapıyor. Ancak yine de handikap şurada açığa çıkıyor. Kürt siyasi hareketini yönlendirenler, taban kadar meseleyi bilmiyor. Dolayısıyla onlar da tabandan yeni yeni öğreniyorlar.

Kürt toplumu, o lider kadrodan daha iyi durumda mı?

Toplum, bu işin farklı bir yönünü biliyor, daha insana dair hikâyelerle konuşuyor. Dolayısıyla siyasi motivasyon üzerinden bakmadığından, siyaseten bunun maliyetini de düşünmüyor ve insani duygularla bunu mahkûm ediyor. Kürt hareketinin tereddütlü, çekingen hareket etmesinde siyasi motivasyonun etkileri bariz görülebiliyor. Kitabı birlikte yazdığımız Adnan Çelik’in sözleriyle söylersem “Hakikat ancak söylediğin şeyin maliyetini hesap etmeden dile geldiğinde hakikat olabiliyor.”  Ayrıca Kürt hareketinin 1915 Soykırımı konusunda resmî tarihin şablonculuğundan sıyrılamadığını belirtmek gerekir. Türkiye’de siyaset yapan sol cenah, Kürt hareketi de buna dâhil, resmî tarih okumasının etkisinde kalmış, Ermeni meselesinde ise bu çok daha bariz ortaya çıkıyor. Bu tarih okumasında, 1915 Soykırımı yer almaz. Dolayısıyla, tarih okuması yapılırken, buna yer açma ve bu meseleye hak ettiği önemi verme zorunluluğu var. Kürt siyasi hareketi, bunu yeni yeni yapmaya çalışıyor. Bu yüzden, bundan sonra değişecektir diye düşünüyorum. Ancak mevcut durumuyla tarihten sınıfta kalma hali sürüyor.

Siyasi açıdan, soykırımın faturası Kürtlere çıkarılacak diye mi düşünüyorlar?

Bu konuda yaptığımız görüşmelerde, bazı Kürtlerin 1915’e dair fatura bize kalacak kaygısı taşıdığını gördük. Bu, bir taraftan yersiz, bir taraftan da haklı bir korku. Devlet dilinde bu vurgu, Talat Paşa’dan beri gözlenen bir şey. Talat Paşa, Almanya’ya kaçtıktan sonra yaptığı bir konuşmada, Ermenileri Kürtlerin öldürdüğünü söylüyor. Zira devlet, bu konuda sıkıştıkça suçu başkalarının üzerine atmayı düşünüyor ve düşünecektir. Meclis’te bu bağlamda bir açıklamayı Yusuf Halaçoğlu bile yapmıştı. Devlet aklının inkârcılığı, suçu Kürtlerin üzerine atmaya yönelik de çalışıyor. Bu yüzden, Kürtlerin kaygısı haklı diyorum. Diğer taraftan yersiz bir kaygı, çünkü Kürtlerin kolektif hafızası, bu yapılanları mahkûm ediyor. Yüzleşme konusunda samimiyet gerçekten önemlidir. Kürtler, özellikle kadınlar, dinledikleri acı dolu hikâyeleri açıkça anlatmaktan çekinmiyorlar. Samimiyetle reddedilen ve utançla özür dilenen bir konudan kaçmanın gereği yok, zaten böyle bir yol da yok. Artık Kürt siyasetinin ana aktörlerinin de bundan kaçmadığını görüyoruz.

Yüzleşme konusunda kat edilen yol büyük diyebilir miyiz?

Öyle bir şey söyleyemeyiz. Günlük yaşamda, Ermenilere, Süryanilere ve Müslümanlaştırılmış Ermenilere yönelik ayrımcılık pratikleri maalesef devam ediyor. Bunu göz ardı edemeyiz. Özellikle Müslümanlaştırılmış Ermeniler, kimlik arayışlarında dışlandıklarına dair rahatsızlıklarını açıkça ifade ediyorlar. Örneğin, Ermeniler için halen fileh deniliyor. Fileh, kelime olarak toprağı işleyen anlamına gelen fellahtan geliyor. Lakin köken olarak her ne kadar emekçi anlamı olsa da, kullanımı günlük yaşamda çoğunlukla aşağılayıcı anlam içeriyor. Bugün artık bu kelimeyi kullanmak ayıptır. Yüzleşmeyi gündeme getiren Kürtlerin bu kelimeyi artık kullanmaması gerekir. Bu, çok ciddi bir sorun olarak, hem de daha geniş Kürt kitlesini ilgilendiren bir sorun olarak önümüzde duruyor. Öte taraftan, Kürt hareketinin bu yönde öncül rol oynamaya başlaması, özür dilenmesi veya bu meselenin gündeme taşımaya çalışması, güven ortamını oluşturuyor. Birçok görüşmede, “Burası Ermenilerin, Süryanilerin ve bizim ortak vatanımızdır” denmesi çok önemli.

El konulan topraklarla ilgili bakışta nelerle karşılaştınız?

Toprak meselesine dair yaptığımız çalışmada şunu görüyoruz. Toprakları Kürtler alsalar da, toprak paylaşımı devletin gözetiminde ve kontrolünde yapılmış. Ağalar ve beyleri kenara bırakarak, köylülerin çoğunlukla bu toprakları para karşılığında devletten satın aldığını görüyoruz. Dolayısıyla çoğunlukla değerinin çok altında olmasına rağmen, bu toprakların bedeli devlete ödenmiş. Elbette münferit örnekler de var. Örneğin, bir köyde 4-5 hane olan Ermeniler öldürüldüğünde, malına el koymuş olanlar var. Fakat daha büyük toprak parçası olduğunda, devlet el koyma işlemini bizzat yürütmüş. Devlet, Silvan ve Batman’da, Ermeni köylerini o yörenin ileri gelenlerine vermiş. Devletin verdiği izinle, bu toprakların icarı, halen belirli aileler tarafından toplanıyor. Ortada tapusu bile yokken, bu iktidar paylaşımı, soykırımdaki rollerine karşılık onlara verilmiş. Yani esas payın devlet tarafından alındığını ve sonra oradakilere dağıtıldığı söyleniyor.

‘Oyun oynar gibi Ermenileri katletmeye giderlermiş’

Kitapta, Ezo (Aziz) ile Newo’nun (Nevzat) hikâyesini Ergani ilçesinde görüşülen 48 yaşındaki Cüneyt anlatıyor (s. 100-1):

“İlkokuldayken öğretmenlerimiz bizi ona gönderirdi. ‘Kaç kişiyi öldürmüş? Onları nasıl öldürmüş?’ gibi soruları Ezo’ya sorardık. Öğretmenlerimiz bizden aldığımız cevapları kendilerine söylememizi isterlerdi. Ezo da cevap olarak, ‘Şu kadar yahut bu kadar Ermeni öldürdüm,’ derdi. Anladığım kadarıyla pek çok insanı keyfi istediği için öldürmüş. Mesela, bir çocuğun arkadaşlarına ‘Hadi gidip bir süre top oynayalım,’ demesi gibi Ezo ve arkadaşları da, ‘Gidip şu kadar Ermeni’yi öldürelim,’ diyerek, oyun oynar gibi adeta Ermenileri katletmeye giderlermiş. Müslüman Kürt gençleri, ‘kim ne kadar Ermeni öldürür’ yarışına girmişler. ‘Bakalım kim daha fazla Ermeni öldürecek,’ diyerek Ermenileri öldürmeye gitmişler. Tam da bu şekilde hareket etmişler. En azından bize böyle anlatırlardı. Evet, kim daha çok öldürürse! Sanki insan değil de hayvan öldürmeye gidiyorlar. Ezo, ‘Biz oraya kim ne kadar çok Ermeni öldürecek diye gidiyorduk,’ derdi. Güçlü kuvvetli, boylu poslu bir adamdı da. Ben bu soruları sorduğum sıra, Ezo 110-120 yaşlarındaydı. Onlarca Ermeni’yi canlı canlı dağlardan aşağılara attığını anlatırdı: ‘Askerler onları bizim önümüzden geçirirlerdi. Biz de aralarından birkaçını alıp öldürürdük. Askerler asla bize karışmazlardı. Askerler, ‘vurun, ne yaparsanız yapın,’ diyorlardı. Bir diğer amacımız da Ermenilerden altınlarını almaktı. Yani hem altın için gidiyorduk hem de öldürmek için,” diye anlatırdı Ezo yapıp ettiklerini.”

1915’te Diyarbakır’da görev alan ‘Ermeni avcıları’: Bejikler

Kitapta özel bir milis grubu olarak bejiklerden bahsediliyor. Bejikler kimlerdir?

1915’te Diyarbekir’de özel bir milis grubu oluşturulduğunu öğreniyoruz anlatılardan. Kürtler, bu gruba bejik diyorlar. Amcası, dedesi bejik olan insanlardan dinledik onlara dair hikâyeleri ve genellikle lanetle anılıyorlar. Bejik, Kürtçe ‘susuz, verimsiz, çorak tarla’ için kullanılan bir kelime. Neden bejik dediklerini tam bilmiyoruz, belki de aşağılamak için öyle diyorlar. Anlatanlar genellikle bugünkü köy korucularına benzetiyorlar onları. Diyarbekir’in bütün ilçelerinde anlatıyorlar bejikleri. Genelde, ‘cendirmeyê bejik’ veya ‘eskerên bejik’ olarak bahsediyorlar bunlardan. Gençlerin çoğu askerde oldukları için, genelde 45 yaşının üstünde güçlü, kuvvetli erkeklerden oluşan bejikler, hem soykırımda kafilelerin katledilmesinde rol alıyorlar, hem de soykırımdan kurtulmuş ve Müslümanların yanına yerleşmiş Ermenileri bulup öldürüyorlar. Görevleri, kendi mıntıkalarında bu işi icra etmek. Jandarma denmesi, bu grupların resmen jandarma olarak görevlendirilmiş olmaları ihtimalini artırıyor. Zira o dönemde, yereldeki güçleri jandarma olarak görevlendirme alışkanlığı var. Bejikler de hem jandarmalık yapıp büyük ihtimalle hem de öldürdükleri Ermeniler için para alıyorlar. Van’daki ‘Kasaplar Taburu’nu veya Mardin’deki ‘El-Hamsin Birlikleri’ni hatırlatıyor, ancak bejikler, seyyar birlikler değil, yerelde, kendi mıntıkalarında işlerini yapıyorlar. Şimdiye kadar hiçbir yazılı çalışmada rastlamadım bunlara dair bilgiye.

‘Eğer namussuz olmasaydın, o çocuğa bunu reva görmezdin’

Silvan’da 4-5 yaşlarındaki Kevo’nun öldürülmesine ilişkin hikâyeyi, kitapta Şeyh Mahmut Yeşil anlatıyor (s. 114-5):

“12 Mart’tan sonra Mela Evdilkerîm, Kürdistan’ın güneyine kaçmıştı. 1974’te af çıkınca tekrar yurda döndü. Dönünce her şeyi yerli yerine oturtamadan kızı öldü. Biz de başsağlığına gittik ona. Biz o ara taziye evinde otururken Hecî Çerkez Köyü’nden akrabaları geldi. Bunlar, Mele Xelîl ve Sofî ‘Ismanê Mûso idiler. Gelip oturdular ve sohbet etmeye başladılar. Konu Ermeni Terqî’ne geldi. Sofî ‘Isman anlatmaya başladı: ‘Bizler bütün Ermenileri bir araya topladık. Zaten kaçan canını kurtarmıştı. Kalanları ise sıraya dizip silahla vurarak hepsini öldürdük. 4 yaşındaki Kêvo adlı Ermeni çocuğun ortalıktan kaybolduğunu fark ettik. Yeni yürümeye başlamıştı. Tüm aramalarımıza rağmen bulamayınca birinin onu kendisiyle götürdüğüne karar verip aramadan vazgeçtik. Bir köşede dinlenmeye başladık. Ben de arada odun kesiyordum. Baltam vardı ve akşam karanlığı bastırıncaya kadar çalıştım. Ben çalışırken bir şeyin hızla arkamdan geçtiğini sezdim. Başlangıçta bunun bir tavuk olduğunu sandım. Ama sonra tavukların uzun zaman önce kümese gittiğini hatırladım. Sonra birden dönünce Kêvo’yu hızla ahıra koşar halde buldum. Ben de hemen ardından ahıra girdim. Balta halen elimdeydi. Yemliğin önünde durdum ve o ara göz göze geldik. Gözleri sarıydı. Bana bakarken gözleri parıldıyordu. ‘Nereye vurayım?’ diye sordum. Çocuk dedi ki, ‘Dayı buraya vur!’ Nereye vurulacağını iyi biliyordu. Ben de baltayı kafasının tam ortasına vurdum ve kafası iki parçaya ayrıldı.’ Bunu söyler söylemez Mele Evdilkerîm, yanında bulunan yastığı kaptığı gibi onun yüzüne vurdu ve yere düşürüp dövmeye başladı. Ağzını burnunu kanatıncaya kadar dövmeye devam etti Mele Evdilkerîm. O arada Mele Evdilkerîm’in dayısı Mele Xelîl araya girerek yeğenini ‘Ismanê Mûso’dan ayırdı. Ağzı burnu kan içindeydi ‘Ismanê Mûso’nun. Bunun üzerine kapıya doğru gitti ve bir ara dönerek, ‘Namussuz olmasaydım gelmezdim evine,’ dedi. Mele Evdilkerîm de, ‘Eğer namussuz olmasaydın, o çocuğa bunu reva görmezdin,’ dedi. ‘Ismanê Mûso da çekip gitti.”

Share this:

  • Click to share on Facebook (Opens in new window) Facebook
  • Click to share on X (Opens in new window) X

Like this:

Like Loading...

Filed Under: Articles, Books, Genocide Tagged With: #armeniangenoce, ‘Kürt-hareketi-1915

Books

Wally Sarkeesian: My Life, My Journey, and My Heritage: Crafted Over Six Decades 

“The Mindset of Reverse Engineering: Unveiling Life’s Path.” Every individual, regardless of their circumstances, has a unique and valuable story to share, no matter how big or small. Throughout my six-decade existence, I have embarked on a remarkable life journey that spans five countries across three continents. Along the way, I ventured into the realm […]

Wally Sarkeesian: My Life, My Journey, and My Heritage: Crafted Over Six Decades 

“The Mindset of Reverse Engineering: Unveiling Life’s Path.” Every individual, regardless of their circumstances, has a unique and valuable story to share, no matter how big or small. Throughout my six-decade existence, I have embarked on a remarkable life journey that spans five countries across three continents. Along the way, I ventured into the realm […]

Conversation with the Founder of the Assyrian Genocide and Research Center (SEYFO Center) Mr. Sabro Bengaro (Video)

The Assyrian genocide also known as Seyfo, Assyrian for Sword, was the mass slaughter of the Assyrians by Ottoman and irregular Kurdish forces during World War I. The Assyrian Genocide Research Center, also known as the Seyfo Center, was established in 2003. Wally Sarkeesian founder and Journalist of Gagrule.net we had the pleasure Interviewing Mr. Sabro […]

Katia Tavitian Karageuzian’s “Forbidden Homeland” Book Launch Gathers Crowd of Over 200 Community Members

By ANNA GASPARYAN, ANCA The ANCA-Western Region Education Committee organized a “kinetzon”, or wine blessing, for one of its own members, author Katia Tavitian Karaguezian, in a book launch for Forbidden Homeland, a personal account of diaspora with a focus on the Armenian Genocide and the ongoing Nagorno Karabakh (Artsakh) conflict. “The ANCA-WR Education Committee was pleased to host […]

Forbidden Homeland, Story of a Diasporan is Katia Tavitian Karageuzian’s vivid memoir, Interview Video

Forbidden Homeland, Story of a Diasporan is Katia Tavitian Karageuzian’s vivid memoir of the personal journey that helped define her understanding of the Armenian Cause. In 1988, a chance comment she made at college led to the discovery of long-lost relatives she knew nothing about. The family secrets that surfaced next became the catalyst to a […]

“The country with powerful security structures, Syria, fell into Turkey’s trap with its four paws. Armenia, which is preparing to establish relations with Turkey, Abraham Gasparyan

On December 29, Genesis Armenia Brain Center / Foundation Founder, Candidate of Political Science, Associate Professor Abraham Gasparyan’s “Mukhabarat” took place. The Alawite Resolution on the Security of Syria “book presentation. The scientific paper presents the security structures of Syria and the issues of security policy. According to Gasparyan, “Syria’s military-political security is on the […]

Calouste Gulbenkian Translation Series First Books Published

The initial three books of the Calouste Gulbenkian Foundation’s Translation Series have been published in Armenia. The series focuses on translating the most important social sciences and humanities texts into Armenian. The first book published is Giorgio Agamben’s Remnants of Auschwitz: The Witness and the Archive (Quel che resta di Auschwitz. L’archivio e il testimone), translated into […]

Magda Tagtachian: ‘The Armenians and the Kurds should join forces’

Having published her third book “Rojava” on the women’s struggle in North East Syria, the Armenian writer says that Kurds and Armenians should join forces, pointing out the similarities between the ongoing attacks against the Kurds and the Armenians. Third generation Armenian journalist and writer living in Argentina Magda Tagtachian analysed the ongoing attacks against […]

Ruthless dictator Erdoğan publishes new book advocating global justice, equality, Putting human face on his brutality.

Erdoğan publishes new book advocating global justice, equality Turkish President Recep Tayyip Erdoğan published a book named “A fairer world is possible,” advocating global justice and equality, state-run Anadolu news agency reported on Monday. In his book, Erdoğan detailed Turkey’s pursuing for justice for all humanity, it said. Erdoğan has been supporting Islamist-leaning political movements […]

Hagop Baronian: Armenian Ottoman satirist of 19th-century Istanbul

A talented journalist who published the first Turkish humor magazine in the Ottoman Empire, Hagop Baronian was also an important playwright in the Ottoman and Armenian theater known as the ‘Moliere of Armenians’ It has been more than a century since the death of sharp-tongued satirist Hagop Baronian. However, the literary works of the Armenian […]

Newmag to publish French writer Valerie Manteau’s fiction novel about Hrant Dink

On September 15, 2020 Hrant Dink would turn 66. In commemoration of his anniversary, Newmag informs that Valerie Manteau’s fiction novel “The Furrow” will be published. The translation and publication of the novel is  supported by the Embassy of France in Armenia and the French Institute.  35-year-old Valerie Manteau is a popular journalist and columnist. In 2008-2013  she worked for the popular magazine Charlie […]

Here’s one of the most disturbing details from Woodward’s Trump book that people are missing

The coronavirus bombshells in Bob Woodward’s new book, “Rage,” due out September 15, are so explosive that they have somewhat overshadowed other important parts of the book — for example, the veteran journalist/author’s reporting on President Donald Trump’s foreign policy decisions. And Woodward, according to the Guardian’s Julian Borger, describes some of the ways in which […]

Istanbul Pogroms of 1955 Not Forgotten: Sirapian Publishes French-Language Book

byAram Arkun PARIS – Among other notable historical anniversaries with significance for Armenians, this year brings the 65th anniversary of the pogroms in Istanbul on September 6-7, 1955. They had an important impact on the ethnic makeup of Istanbul and served to stiffen the resolve of many Greeks, Armenians and Jews to emigrate from Turkey. Varoujan […]

‘Enraged Trump supporters vowed to kill me’: Michael Cohen reveals what happened after he flipped

Donald Trump’s former personal attorney says he has received hundreds of death threats after flipping on the president of the United States. Cohen revealed the threats in the forward to his forthcoming book “Disloyal: A Memoir. The true story of the former personal attorney to President Donald J. Trump. “The President of the United States wanted me dead,” […]

Amazon Halts Sale of Armenian Genocide Denial Book

BY SHUNT JARCHAFJIAN In recent weeks we have seen and heard much about the need to address the historical vestiges of tyranny. For some it might mean taking down statues of confederate leaders, the renaming of sports franchises, or the rebranding of Aunt Jemima pancake syrup. I for one decided to view this issue from […]

‘Sociopath’, ‘clown’: 7 unflattering anecdotes from Mary Trump’s book.

By Josh Lederman and Dareh Gregorian A new book by President Donald Trump’s niece — which his family sued to stop from being published — paints the president as an emotionally damaged narcissist who’s cheated to get ahead and who is unable to “experience the entire spectrum of human emotion.” “Donald’s pathologies are so complex and his […]

Harsh book about Trump family by president’s niece, Mary Trump, can be published, judge rules

Mary Trump’s explosive book about her uncle, “Too Much and Never Enough: How My Family Created the World’s Most Dangerous Man,” is set to hit shelves on July 28. By Dartunorro Clark A New York state judge closed one chapter on an attempt to block a book by President Donald Trump’s niece that paints a harsh […]

Breaking News: Bolton Book Expose Trump big Time, Says Trump Impeachment Inquiry Missed Other Troubling Actions

By Peter Baker In his new book, John R. Bolton, the former national security adviser, describes episodes where the president sought to halt criminal inquiries. He also says President Trump’s loyalists mocked him behind his back. John R. Bolton, the former national security adviser, says in his new book that the House in its impeachment inquiry […]

Turkish Instinct or the Praise of Genocide – Radical Islam and the Armenian Genocide

By Wahi Khachikyan, Where are the Armenians of the Armenian highland? Where on earth have they gone? How did they disappear? How is it that of the 7 million Armenians existing in the 14th century was left only two million by 1920, that otherwise, if no genocides were inflicted, should have counted as much as […]

‘Un-American’ anti-lockdown protesters hammered by Army veteran for appropriating military gear to make their point

In a Memorial Day column for the Washington Post, military vet Drew Garza — who served three tours in Iraq and Afghanistan among other deployments — hammered anti-lockdown protesters who have appropriated a quasi-military style of dress while sometimes carrying “un-American” flags at lockdown rallies. According to the U.S. Army vet who is now a […]

Trump on the Couch Inside the Mind of the President By Justin A. Frank, MD

“A great public service–critical for our time.”–Bandy X. Lee, M.D., M.Div., Yale psychiatrist, expert on violence, and editor of The Dangerous Case of Donald Trump The New York Times-bestselling author of Bush on the Couch shows that Donald Trump is mentally and emotionally unfit to execute the duties of President. No president in the history […]

Has Donald Trump ever been caught cheating at golf?

By Mira Zaslove, Quora Top Writer Trump is a great golfer. The best golfer to ever occupy the White house. It’s not even close. He is very good. Yet, as in most things Trump, he is not as outstanding as he claims to be. He lies and cheats. Trump claims to have a USGA handicap […]

The Gimmicks: An Armenian pro wrestler, unacknowledged pain and the line between genuine and act

“How do we know how much of ourselves is “authentic” and how much is performed” – this is one of the themes that Chris McCormick explores in his book The Gimmicks: A Novel. In the very first week of being published, The Gimmicks – which also touches upon the Armenian Genocide and the consequences of its […]

Books of The Times: In This Corner, an Armenian Pro Wrestler. In That Corner, Genocidal History.

By John Williams, Chris McCormick’s new novel, “The Gimmicks,” contains what might seem like a few gimmicks of its own, including forays into the worlds of competitive backgammon and professional wrestling. But those subcultures, emphasized in the book’s eye-catching cover design and promotional copy, are not what fuel it. It’s really about history — personal […]

The Wrong Republic

By Sevan Nişanyan The Wrong Republic Nişanyan wrote The Wrong Republic , a critique of the founding myths of the Republic of Turkey, which was established in 1923. Some Istanbul friends are going to hang a flag or something. Let’s make a little reminder. Fake democracy Iconic book by sevan nisanián ” wrong democracy “-” […]

Lost, not forgotten

MARDEAN ISAAC, Between 1894 and 1924, Turkish leaders, seeking to create a religiously and “racially” pure state as the Ottoman Empire unravelled, organized and implemented a plan of genocide against the Christian populations of Turkey. The genocide was carried out in stages by official forces as well as irregulars and civilians. It involved mass murder […]

Part II: Armin Wegner Asked Franz Werfel Not to Write his ‘Forty Days of Musa Dagh’

By Harut Sassounian This is the continuation of the letter written by Armin T. Wegner to Franz Werfel in 1932 which is being published for the first time:“Already in 1915 I became friends with Johannes Lepsius. As I traveled by train, from Constantinople through Asia Minor to Baghdad, I witnessed the entire deportation. I repeatedly […]

Books by Nikol Pashinyan and Robert Kocharyan named bestsellers by Bookinist

Bookinist bookstores have published the bestsellers for the past month. As the bookstore reports, the work authored by Armenian PM Nikol Pashinyan “The other side of the World” and an ex-President Robert Kocharyan’s memoir “Life and Freedom” are among the top ten bestselling books. “The Subtle Art of Not Giving a F*ck: A Counterintuitive Approach […]

Protesting bookmakers’ workers reopen streets next to Armenia legislature

YEREVAN. – Numerous employees of Armenia’s bookmakers, and who are staging a protest outside the National Assembly (NA) building since Wednesday morning, have reopened the Marshal Baghramyan Avenue and the Derenik Demirtchyan Street in capital city Yerevan. But they continue their picket on the sidewalks running along Marshal Baghramyan Avenue. In the demonstrators’ words, their […]

Presentation of Armenian translation of 2nd President’s book

The presentation of the Armenian translation of the book “Life and Freedom” by the second President of Armenia Robert Kocharyan took place on Sunday, May 12. The event was also attended by members of his family, politicians, and associates. Robert Kocharyan’s spouse Bella Kocharyan had a speech and noted that over the years they tried […]

More Posts from this Category

Copyright © 2025 · News Pro Theme on Genesis Framework · WordPress · Log in

ar Arabichy Armenianzh-CN Chinese (Simplified)nl Dutchen Englishfr Frenchde Germanel Greekit Italianpt Portugueseru Russianes Spanishtr Turkish
en en
%d